15 Temmuz 2007 Pazar

EMZIREN ANNE....

  • Doğumdan sonra her memeler süt salgılayan birer fabrikadır. Yaklaşık 20 şer kese vardır memelerde. Bunlar bir ağacın dalları ve yaprakları gibi kanalcıklarla doludur. Dallar süt kanalcıklarını, yapraklar süt yapan kesecikleri temsil eder.
    Süt salgılatan Prolaktin hormonu hamilelik döneminde hızla artar. Bu arada östrojen ve progesteron hormonu da memelerin büyümesini ve gelişmesini sağlar. Büyüyen memeler doğum öncesi ağırlığının 2 katına ulaşır.
    Bebek emmeden süt salgılanmaz...
    Bebeğin doğması ve plasentanın çıkması memeler üzerinde süt salgılayıcı uyarıların gönderilmesine neden olur. Ancak süt salgılanmasının başlaması için bebeğin memeleri emmesi gerekir. Meme başlarının emilerek uyarılması Anne beyni aracılığıyla süt hormonunun salgılanmasını uyarır. Bu hormon memelerde süt yapımını arttırır. Bu arada doğum kasılmalarını başlatıcı ve sürdürücü bir hormon olan oksitosin hormonu aynı zamanda süt keseciklerinin kasılmasını ve kesecikteki sütlerin kanalları doldurmasını sağlar.
    Emzirirken zayıflama...
    Hamilelikte alınan kilolar emzirme döneminde yavaş yavaş erir. Süt yapımında kullanılan yağlar Annenin yağ depolarından sağlanır. Bu nedenle süt yapılsın diye fazladan yağ almaya gerek yoktur. Proteinli gıdalarla beslenmek yeterlidir.
    Eğer Annenin fazla kilosu varsa emziriken de rahatlıkla zayıflama diyeti uygulayabilir. Ancak bu diyetin bir uzman tarafından hazırlanması ve denetlenmesi yerinde olur.
  • Kaliteli süt için kaliteli beslenme...

    Günlük besinler dışında iyi kalite süt yapımı için ilave olarak 500 kaloriye gereksinim vardır. Ancak doğum öncesi Anne 300 kalori fazla almaktaydı. Bu nedenle beslenmeye 200 kalorilik bir ekleme yeterli olur. Bu da 1 porsiyon sebze veya meyve, 1 porsiyon protein, 1 porsiyonda karbonhidrat eklenmesi ile sağlanır.
    Örneğin...
    - 1 porsiyon karbonhidrat: 1 dilim ekmek veya 1 küçük haşlanmış patates veya 3 yemek kaşığı pilav-makarna
    - 1 porsiyon protein: 1 su bardağı süt veya yoğurt.
    - 1 porsiyon sebze: 1 tabak sebze yemeği veya salata. 1 bardak meyva suyu.
    Şekerli gıdalar süt yapmaz ama kilo yapar...
    Halk arasında süt yapsın diye Anneye bol bol şerbet, süt, yulaf, tahin helvası, pekmez, baklava gibi tatlılar yedirilir. Bunların sütü arttırıcı hiç bir etkisi olmaz. Sütü arttıran en önemli gıda sudur. Anne günde en az 2 litre su içmelidir. Çünkü sütün önemli bir kısmı sudur.

    Emziren Anneye tavsiyeler...

    Annenin yedikleri bebekte ishal yapabilir. Çikolata, çilek, domates, soğan, lahana, dut gibi maddeler bebekte hazımsızlık ve sulu kaka yapmasına neden olabilir. Alınan her türlü ilaç sütle bebeğe geçer.
    Anne doğumdan sonra bir süre daha demirli haplar almalıdır. Demir büyüyen bebek için de yararlı olacaktır. Ancak demir hapı içerken süt, çay, kahve içilmemelidir. Bunlar bağırsaktan demir emilimini azaltır. Aksine C vitamini içeren meyve ve yeşillikler demir emilimini arttırır.
    Sebze ve meyveler çok iyi yıkanmalıdır. Meyve ve sebzelerin üzerinde kalmış olan ufak dozda tarım ilaçları süt aracılığıyla bebeğe geçer ve rahatsızlıklara sebep olabilir. Sebzeler fazla pişirilmemeli, fazla işlemden geçirilmemelidir. Böylece besin değerleri korunmuş olur.
    Süt için alkol alınmamalıdır. Alkol sütü arttırmaz.
    Kolalı içkiler yararsızdır. 1 çay fincanı kolalı içecekte 47 mg kafein vardır. Bu bol kafein rahatlıkla süt aracılığıyla bebeğe geçer. Kafein uyarıcı bir maddedir. Bebekte huzursuzluk ve uykusuzluk yapar. Anne baba da bebek niye uyumuyor diye merak eder.

    Sadece Anne sütü yeterli...

    Anne sütü bebeğin gereksinim duyduğu besin maddelerini uygun miktarda ve nitelikte içermesi ve enfeksiyonlara karşı koruyucu özellikleri ile yegane fizyolojik bebek besinidir. Bebeğin ilk 4-6 ay tüm gereksinimlerini tek başına karşılar.
    Ilk süt, koruyucudur..
    Doğumdan sonra ilk 5 günde salgılanan süte kolostrum denir. Kolostrumun olgun anne sütüne göre enfeksiyonlara karşı daha fazla koruyucu maddeler içerir. Bu nedenle bir damlası bile ziyan edilmeden bebeğe verilmelidir.
    Kolostrumda protein, olgun anne sütüne göre daha fazla miktardadır. Anne sütündeki proteinlerin hazmedilmesi inek sütü proteinlerine göre daha kolaydır. Anne sütünün %60-80 kadarı whey proteinidir. Whey proteini içerdiği immün globülin, laktoferrin, lizozim gibi maddeler ile bebeğin hastalıklara karşı korunmasını sağlar.
    Kolostrumda yağ miktarı olgun süte göre daha düşüktür, bir iki hafta sonraki olgun sütte yağ miktarı artmıştır. Anne sütündeki yağ miktarı aynı emzirmede emzirmenin başlangıcı ve sonunda farklıdır. Emzirmenin sonuna doğru artan yağ bebekte doyma hissi sağlayarak onu şişmanlıktan korur.
    Anne sütünde neler var neler...
    Anne sütünde hemen tüm mineraller bebeğin ihtiyaçlarını karşılamada yeterlidir. K ve D vitamini dışındaki vitaminler de yeterlidir. D vitamini yeterli olmadığı için ilk bir yıl zamanında doğan normal bebeklere günde 400-800 ünite D vitamini verilir. Anne sütündeki flor yeterliliği de tartışmalıdır. Bu nedenle içme suyunda az flor içeren bölgelerde yaşayanlarda flor verilmesi önerilmektedir. Tüm bunların dışında anne sütünün en önemli özelliği bebeği enfeksiyonlara karşı koruyan maddeler ve bebeğin büyümesini sağlayan büyüme faktörlerini içermesidir.
    Özetle anne sütü ile beslenme doğal yoldan doğru büyümeyi sağlayacak en sağlıklı, en ekonomik, en kolay yöntemdir.
    Anne sütünün hazır mamalardan üstünlükleri...
    Anne sütündeki proteinin hazmı çok daha kolaydır.
    Anne sütündeki yağın kolesterolü daha fazladır. Bu madde gelişen bebek için gerekli bir çok maddenin ana kaynağıdır.
    Anne sütünde vitaminler çok daha az konsantredir. Fazlası böbrekleri fazla yormadan atılır.
    Anne sütünde kemik ve diş gelişimine uygun kalsiyum-fosfor oranı mevcuttur.
    Kan ve kas yapımı için gerekli demir anne sütünden daha kolay alınır.
    Allerjik değildir. Mikropsuzdur.
    Ekonomiktir.
    Özel hazırlama ve ısıtma gerekmez.

    - Isterseniz emzirirsiniz...

    Bebeklerin emme refleksi doğumdan sonraki ilk 20-30 dakikada çok güçlüdür. Bundan sonra emmede yaklaşık 1-1, 5 gün devam eden bir azalma gözlenir. Bu nedenle ilk emzirmenin bebek doğar doğmaz en kısa sürede yapılması başarılı bir emzirme için çok önemlidir.
    Bazı Anneler sağlık sorunları nedeni ile bebeğini emziremez. Emzirmede başarısızlığın belkide en önemli nedeni Annenin "sütüm gelmezse ne olacak?" korkusudur. Emzirmede başarısızlık genellikle sanayileşmiş toplumlarda, iyi beslenmiş, herhangi bir bedensel sorunu olmayan bireylerde daha sık görülmektedir. Bunun en önemli nedeni gereksiz korkular, yeterli çevre desteğinin olmaması ve bilgi yetersizliğidir. Yine bebeği belli saatlerde emzirmeye çalışmak ve anneye uygun tekniğin öğretilmemesi gibi nedenler emzirmede sorun yaşatır.
    Emzirme de başarılı olmak için...
    Annenin sütünün kısa sürede istenilen miktarlara ulaşması için emzirmenin ilk 20-30 dakikada başlatılması çok önemlidir.
    Emzirme öncesi göğüslerin yanlızca kaynamış soğumuş su ile silinmesi yeterlidir. Sabunlu su ile silme tahrişe neden olur.
    Emzirme sonrası göğüs ucunun Annenin sütü ile ıslatılıp kurumaya bırakılması ile çatlaklar ve infeksiyon daha az olur. Aşırı çatlak olursa özel meme başlıkları ile bebeği emzirebilirsiniz.
    Bebek ilk bir kaç gün Annenin en rahat olduğu pozisyonda emzirilebilir. Temel kural bebeğin yüzü ve gövdesinin tümüyle Anneye dönük olmasıdır. Sadece baş Anneye dönük, gövde dışa dönükken bebek memeyi tam kavrayamaz.
    Bebek Annenin sadece meme başını değil etrafındaki kahverengi kısmınında büyük bir bölümünü ağzına almalıdır. Bebeğin çenesi anne memesine değecek yakınlıkta olmalıdır.
    Emzirme öncesinde bebeğin burnunun açık olup olmadığı kontrol edilmeli gerekirse burun temizlenmelidir.
    Eğer emzirme öncesi bebeğin ağız köşelerine dokunulacak olursa bebek memeyi daha çabuk kavrar. Uygun bir emzirmede anne memesinde dolgunluk ve meme başında acı hissetmez.
    Yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerinde süt ihtiyacı öğünden öğüne değişebilir. Bazen doyduğu halde memeyi bırakmak istemezken, bazende, çok kısa sürede memeyi bırakabilir. Bebek ihtiyacı kadar emer ihtiyacı kadar süt salgılatır.
    EMZIRME TEKNIĞI...
    Bebeğin sık beslenmesi gerekir..
    Bebek ilk günlerde saatsiz, bebeğin istediği sıklıkta emzirilmelidir. Anne sütü mideyi mama ve inek sütüne göre çok daha çabuk terkeder. Bu nedenle bebek bir saat sonra tekrar emmek isteyebilir. Bu durum sütün yetmediği şeklinde yorumlanmamalıdır.
    Normal durumda her emzirmede her iki göğüsde verilir. Sağlıklı bebek bir memenin % 90ını yaklaşık 10 dakikada boşaltır. Bu nedenle her bir göğüsün yaklaşık 10-15 dakika emdirilmesi yeterli olmaktadır.
    Bir sonraki emzirmede, en son verilen memeden başlanmalıdır. Emzirme sonunda meme başının doğrudan çekilmesi meme başında zedelenmeye neden olabililir. Anne, küçük parmağını bebeğin ağız köşesinden sokarak memeden ayırabilir.
    Bebeğin memeyi iyi tutmadığı nasıl anlaşılır?
    Bu durumda meme ile bebeğin çenesi arasında mesafe vardır ve bebek sadece meme başını tutuyordur. Anne meme başında acı hisseder. Yeterli süt gelmediği için bebek sinirlidir. Memeyi emmek istemez, eğer bebek meme başını memenin çevresi ile beraber kavrayamıyorsa göğüse süt salgılanması için yeterli uyarı veremez. Bu durum meme başının çok fazla büyük veya çok düz olması durumuna bağlı olabileceği gibi, Annenin uygun teknikte emzirmeyi bilmemesinden de olabilir. Eğer bebeğe erken dönemde biberon verilecek olursa bebek bundan sonra Annenin sadece meme başını tutar ve göğüse süt salınımı için uyarı veremez.
    Bebek yeterli süre emzirildikten sonra bir süre omuzda dik tutulup sırtı hafifçe sıvazlanarak gazı çıkarılmalıdır. Anne sütü yeterli ise bebek genellikle sakindir, emdikten sonra 1,5-2 saat kadar uyur. Anne bir memeyi emzirirken refleks olarak diğerinden de süt damlar. Ancak en önemli gösterge bebeğin kilo alması, gelişiminin iyi olmasıdır.

    BEBEK GELDİ HOŞ GELDİ


    YENIDOĞAN YAŞAMA UYUM GÖSTERIYOR...

    Yeni bir bebeğin dünyaya gelişi ne kadar heyecan verici ve dramatik bir olaydır. Ilk çığlığı ağlama izler,ardından da bekleyenlerin sevinç çığlıkları duyulur.
    Bebek doğunca neden bağırır?
    Bebeğin başı doğum yolunda baskı altındadır. Bu baskının nedeni hem doğum yolunun hem de uterusun kasılmalarıdır. Zaman zaman bu baskıya bağlı olarak oksijen yetmezliği oluşur. Çoğu kez bu yetmezlik dayanılabilir sınırlarda olup iyi gelişmiş bir Can için sorun yaratmaz. Oksijensizliğe neden olan olayların başında uterus duvarının doğum eylemi sırasında ardı ardına kasılması ve damarların sıkışması gelir. Plasentaya giden kan akımı ve dolayısı ile Can'a giden oksijen miktarı azalır. Aynı zamanda göbek kordonu da sıkışır. Bu arada plasenta da yavaş yavaş uterus duvarından ayrılmaya başlar. Ama yine de Can doğana kadar nefes almak için bir çaba göstermez. Çünkü henüz Anne karnındadır ve oksijen azaldığı zaman solunum hareketlerini durdurur.

    Can! Sakın Doğmadan Soluk Alma...

    Can çok akıllıdır. Beynidoğumdan önce soluk almasını engel olur. Ayrıca soluk almasını engelleyen bazı yardımcı sistemleri de vardır. Bunların başında prostaglandinler(PG)adlı harika maddeler gelir. Doğum eylemi sırasında hem Anne'nin hemde Can'ın kanında PG miktarı artar. Bu artış Can'ın solunum çabalarını engeller. Aksine PG yapımının engellenmesi solunum hareketlerini başlatır. Doğa yine önlemini almıştır ve Can'ın doğum yolunda soluk alışı engellenmiş ve yaşamı tehlikelerden korunmuştur. PG' ler ne kadar harika maddeler! Hem Can'ı bir an önce dış dünyaya göndermek için gayret gösteriyor, hem de onu tehlikelerden koruyorlar.
    Can yanlışlıkla doğum yolunda nefes alsa ciğerleri kan, koyu salgı ve sularla dolacaktı. Doğunca alacağı ilk nefeste tüm bu maddeler ciğerlerine kaçar ve ciğerler tıkanır. Soluk almak çok güçleşir. Yenidoğan akciğerleri mikropların istilasına uğrar.
    Can'ın başı doğum kanalından çıktığı anda yepyeni bir dünya ile karşı karşıyadır. Göbek kordonu kesildiği anda plasentadan gelen PG'ler ortadan kalkar. Böylece soluk almayı engelleyen bir etken ortadan kalkar. Sadece beyin karar verir artık soluk alınıp alınmayacağına. Bu arada dış ortam içerisine göre çok soğuktur. Başındaki baskı kalkmıştır. Artık oksijensizliğe karşı farklı tepki vermesi gerekir. Beyin yaşamak için akciğerleri çalıştırmalıdır. Dalga geçilecek zaman yoktur.
    Bakalım idmanlar işe yaramış mı?
    Can son haftalarda dış ortama hazırlık yapmıştır. Şimdi bu hazırlıkların test edilme zamanı gelmiştir. Artık kalbinin plasentaya kan pompalaması gerekmez. Kanın akciğerleri pas geçerek kısa yollardan geri dönüşü engellenmelidir. Can'ı uterus içinde yaşatan sistem ve stratejiler artık bağımsız bir birey olan bebek için geçerli değildir.
    Ilk soluk. Yaşamsal, güvenilir, bağımsız bir hareket. Yaşamımızın hiç bir döneminde alınan ilk soluk kadar büyük başka bir ziyafet yoktur. Tam bir ziyafettir ilk soluk. Sevgili Can, ilk nefesini başaramazsa yaşamında başka hiçbir şey başaramayacaktır.
    Ilk soluk ile akciğerler açılır, hava ile dolar. Kalbin karıncıkları arasındaki delik kapanır. Göbek kordonundaki damarlar büzülür. Büyük damarlar arasındaki kısa yol kapanır.
    Tüm delikler kapanır...
    Hava akciğerlerdeki minik kesecikleri açar. bu açılma ancak olgunlaşmış akciğerde mümkündür. Oksijenin akciğerlerdeki damarların gevşemesini ve kanla dolmasını sağlar. Kanın akciğerlere akması, kısayoldan büyük ana atardamara kaçışı engeller. Akciğerlerden temiz kan döner artık kalbe. Bu kan sol kalbe döner. Sol kalbe fazla kan dönünce artık sağdan sola kan akımı olamaz. Ve her iki karıncık arasındaki delik kapanır. Çünkü deliği kapatacak büyüklükte bir kanat uterusta iken kalbin sol tarafına doğru açılmıştır. Ama sol taraf baskın çıkınca kanat sağa itilir ve delik tıkanır. Bu kanat bir kaç hafta içinde etrafındaki dokuya sıkı sıkıya kaynar, bir daha açılmaz. Ancak bazan ya delik büyüktür, ya da kapak küçüktür ve sürekli olarak delik açık kalabilir.
    Ikinci delik akciğer ile ana atardamar arasındaki kısa yoldur. Akciğerlere kan dolunca akciğer tarafında basınç düşer. Bu durumda kısa yolda kan akımı tersine döner. Yani atardamar tarafından akciğer tarafına akış olur. Atardamardaki kan bol oksijenli kandır. Işte bu bol oksijen kısa yolun duvarlarını büzer ve tıkanmasına neden olur. Bu tıkanma doğumdan sonraki birkaç saat içinde oluşur.
    Işte vücudun mucizeleri. Oksijen gibi basit bir madde tüm sistemin düzenlenmesinde birincil rol oynuyor. Akciğerlerdeki damarları gevşetip kan ile dolmasını sağlıyor. Tehlike yaratacak damarlarda ise tıkanmaya neden olur.
    Eğer akciğerler yeterli olgunlukta değilse bebek yeterli oksijeni alamaz. Bu durumda her iki deliğin kapanması mümkün olmaz. Sanki bebek yeterli oksijeni plasentadan almak için delikleri açık tutar. Ama ne yazıkki artık plasenta yoktur. Kordon kapanmış, plasenta çoktan atılmıştır. Bu nedenle solunum sıkıntısı olan yeni doğanlara bol oksijen verilmesi gerekir. Bu oksijen deliklerin kapanmasını sağlar.
    Akciğerlerin iyi açılması için sürfaktan denen bir maddenin keseciklerin iç yüzünü kaplamış olması gerekir. Bu ancak son haftalarda artar. Sürfaktanın yapımını kortizol arttırır. Bu madde doğumun başlamasına yakın kanda artar. Böylece doğumun kendiliğinden başlaması akciğerlerin gelişmesini de sağlama almış olur. Yine kortizol Can'ın tiroid hormonlarını uyarır. Bu uyarı ile dış ortamdaki soğuk havaya uyum sağlanır. Çünkü tiroid hormonu vücut ısısını arttırır.
    Yeni dünya, yeni beceriler ister...
    Dış ortamda oksijen beş kat fazladır. Bu fazla oksijen beyin ve sinir hücrelerinin çok daha etkin çalışmasını sağlar. Bebek davranışlarını Anneden besin alacak şekilde ayarlamak zorundadır. Yoksa aç kalır. Can içerdeyken bir sorun yoktu. Tüm ayarlamaları plasenta Can'ın lehine yapıyordu. Anne'de bir madde yetersiz bile olsa bu Can'ı pek ilgilendirmezdi. Plasenta ne yapar eder o maddeyi yeteri miktarda Can'a gönderirdi. Yine atık maddeleri Can'ın kanından temizlerdi. Halbuki dışarda iş başa düşmüştür. Bir kere yiyecek maddeleri Bebeğin mide bağırsak sistemine girmek zorundadır. Sindirim sistemi bir plasenta kadar iyi ayarlama yapacak olgunlukta değildir. Yine böbreklerde ciddi ayarlamalar yapamaz. Bu nedenle hem giren besinin kalitesi hem de miktarı bu yetersiz ama olgunlaşacak olan organların dayanabileceği düzeyde olmalıdır. Işte anne sütünün yapısı, sindirilme özellikleri ve su oranı hep bu organları yormıyacak şekildedir.

    YENI CANLININ ILK GÜNLERI...


    Yenidoğanı ısıtalım...
    Yeni doğan bebek doğumla beraber solunumunun başlaması, kalp dolaşımının normal yetişkinlerdeki şekle dönmesi ile dış ortama uyum sağlar.
    Doğumdan sonra bebeğe en önemli yardım ortam ısısını uygun düzeyde tutmaktır.
    Bebeği hiç vakit geçirmeden anne sütü ile beslemeye başlamak gerekir. Doğumdan sonra vücut ısısının düşmesi bebeğin dış ortama uyumunu gücleştirir ve enerji ihtiyacını artırır. Bu nedenle bebeği vücut ısısı düşüklüğünden korumak için doğum odasının ısısının 22-27 derece civarında bulunması, bebeğin doğar doğmaz ısıtılmış havlular ile kurulanması, ısıtıcı altında gerekli ilk değerlendirmeden sonra uygun giysilerin vakit geçirmeden giydirilmesi gerekir. Zamanında doğmuş ve normal kilodaki sağlıklı bir yeni doğanın bulunduğu odanın ısısı bebek giyimli olduğu halde 22-24 derece olmalıdır.
    Bebek hemen kilo almaz...
    Zamanında doğan, normal bir yeni doğanın ortalama ağırlığı 3500 gm dır. Normal bebeklerin % 95'i 2500 ile 4250 gm arasında bulunur. 2500 gm altındaki bebekler doğum haftalarına göre olmaları gerekenden düşük ağırlıklı bebekler olarak kabul edilirler ve bu bebeklerin enerji depoları yeterli olmadığı için erken beslenmeleri çok önemlidir. Bebeklerin doğum kiloları Anne'lerin vücut yapıları ile de ilişkili bulunmuştur. Iri yapılı Anne'lerin bebekleri genellikle daha kilolu doğmaktadır. Hayatın ilk 3-5 gününde zamanında doğmuş bebekler doğum ağırlıklarının % 5 kadarını kaybederler, ve 8-12. günlerde doğum kilolarına ulaşırlar. Bu kayıp normal kabul edilmekle beraber erken ve yeterli beslenmenin başlatılması ile kayıp azalmaktadır. Bebekler bundan sonra ilk aylar genellikle günde 20-40gm kadar kilo alırlar.
    Zamanında doğan bir bebeğin ortalama boyu 50 cm, baş çevresi ise 35 cm dir. Bebeklerin %97 'sinin baş çevresi 33-37 cm arasında bulunur . Baş çevresinin normalin altında kalması, beyin gelişiminde gerilik, aşırı büyümesi ise beyin boşluklarında normalden fazla beyin omurilik sıvısının toplanmasına işaret eder. Bu nedenle baş çevresi ölçümleri boy ve kilo ile beraber ilk yıl her ay düzenli olarak yapılmalıdır.


    Yeni doğan'ın görünümü..

    Yeni doğan bebeğin cildi doğumdan hemen sonra kırmızımsı mavi renktedir, bir kaç saat içerisinde kırmızı-pembe renge döner. El ve ayakların ise ilk gün içinde mor olması anormal sayılmaz, bununla birlikte el ve ayakların belirgin mor ve soğuk olması durumunda bebeğin vücut ısısı kontrol edilmeli ve uygun ortam ısısı sağlanmalıdır. Yeni doğan bebeğin derisi verniks kazeoza denilen yağ tabakası ile örtülüdür. Bu yağ tabakası hem bebeğin ısı kontrolünü sağlamaya yardım eder hemde deriyi dış etkilerden korur. Bu nedenle yüz bölgesi dışındakiler silinmemeli, verniksin bir iki gün içerisinde kendiliğinden kaybolması beklenmelidir.
    Bebeğinizi gün ışığında inceleyin...
    Yeni doğanda hastalık belirtisi olabilecek morarma, döküntü, daha sonra ayrıntılı olarak sözünü edeceğimiz sarılık ancak bebeğin cildinin gün ışığı veya aydınlık ortamda gözlenmesi ile fark edilebilir. Bu nedenle anne bebeğini iyi ışık alan bir ortamda günde birkaç kez gözlemelidir.
    Yeni doğan bebekte baş kemiklerinin üst üste binmesi ve kafa kemiklerinin yumuşak oluşuna bağlı olarak başta şekil bozuklukları normaldir ve bir kaç gün içerisinde düzelir.
    Yenidoğan ne görür, ne duyar?
    Yenidoğan bebeğin duyu organları genellikle iyi gelişmiştir. Görme yeteneği doğumdan itibaren vardır. Bebek parlak ışıkta gözlerini kapar. Bazen göz hareketleri düzenli değildir ve şaşılık gözlenebilir. Ancak kayma sabit ise bu durum normal kabul edilmemeli ve göz hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. 1-2 haftalık bebek eşyayı kısa süreli ve ancak 45-90 derece kadar takip etmeye başlar.
    Bebeğin işitme duyusu ise sesli uyarıya bebeğin sıçrayarak, ağlayarak cevap vermesi veya emmekte olan bir bebeğin emmeye ara vermesi ile anlaşılabilir.
    Sağlıklı bir yeni doğanın solunumu düzenlidir. Inleme, hırıltı, morarma hastalık belirtisi olabilir ve bir çocuk hekimince kontrolü gerektirir.
    Meme bölgesinde sıklıkla gözlenen şişlikler normaldir ve bir kaç haftada kendiliğinden geriler. Ovulmamalı ve sıkılmamalıdır.
    - Ilk dışkılama, ilk idrar...
    Bebeğin dışkısını ilk 48 saat içerisinde yapması beklenir. Bebeklerin bir çoğu mekonyum denilen koyu yeşil yapışkan dışkıyı ilk 24 saat içinde yapar. Anne sütü alan bebeğin dışkısı 3-4. günlerde parlak, altın sarısı renge dönüşür. Dışkılama sayısı bebekten bebeğe değişkenlik gösterir. Günde 8-10 kez dışkılayan bebekle gün aşırı dışkılayan bebek normal gelişem gösterebilir. Anne sütü alan bebeklerin çoğu dışkılarında küçük beyaz gıda parçacıklar bulunan dışkı yaparlar. Bebeklerin bir çoğu ilk 24 saat içerisinde idrar yaparlar. Yenidoğan döneminde idrardaki ürat kristallerine bağlı olarak bezde turucu pembe renkli leke görülebilir bu endişe duyulacak bir durum değildir bir süre sonra kaybolur.
    Yenidoğanda cinsel organlar..
    Zamanında doğan erkek bebeklerin büyük çoğunluğunda yumurtalıklar torbalara inmiştir. Ancak % 2-10 kadarında inmemiş bulunabilir . Birinci yıl sonunda hala inmemiş ise çocuk cerrahına başvurulmalıdır. Ilk 3-4 ayda torbalarda, fazla sıvı toplanmasına bağlı şişlik normal kabul edilir. Çoğu zaman kendiliğinden düzelir. Devam ederse doktora baş vurulmalıdır. Sünnet derisinin dar olması normaldir ve eğer bebek idrar yapmakta güçlük çekmiyorsa deriyi zorlamamak gerekir.
    Kız bebeklerde vaginadan koyu, beyaz bir akıntının gelir. Bu durum bazen 1-2 hafta sürer. Bazende anneden geçen hormonlara bağlı olarak az miktarda kanlı akıntı görülebilir. Bu kanama bir hastalık belirtisi değildir
    Çocuk hekimi bebekte kalça çıkığı kontrolü yapar. Kalça gelişiminin normal olabilmesi için kundak yapılmamalı ve geniş ara bezi kullanılmalıdır.

    YENI DOĞAN DÖNEMINDE SIK KARŞILAŞILAN SORUNLAR


    Yeni doğan sarılığı nedir?
    Yeni doğanda sarılık, en sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Ilk hafta içinde zamanında doğmuş bebeklerin % 50 sinde, erken doğan bebeklerin %85 inde sarılık ortaya çıkar. Yeni doğanda sarılığın nedeni bebeğin kanında bilirübin denen bir maddenin fazlalaşmasıdır
    Bebek kanındaki bilüribin nereden gelir?
    Kanda yaşam süresini dolduran alyuvarlar parçalanır, ortaya bazı maddeler çıkar . Bunların başında bilüribin vardır. Bu madde karaciğerde bir takım işlemlerden geçtikten sonra safra aracılığı ile bağırsaklara geçer ve dışkı ile atılır. Böylece kanda bilüribin düzeyleri değişmez. Yeni doğanda bilüribin düzeyleri 2-4 mg/dl kadardır. Bilüribin düzeyi 5mg /dl yi aştığında sarılık fark edilir hale gelir ve ilk olarak göz akları sararır. Kan bilüribin düzeyleri ile sarılığın vücuttaki dağılımı arasında iyi bir uyum vardır. Bilüribin 5-8m/dl olduğunda sarılık baş ve boyundadır, 8-10mg/dl de gövdenin üst kısmında, 10-13 mg/dl de gövdenin alt kısımlarında, 13-16 mg/dl de kol ve bacaklarda izlenir. El ve ayaklara kadar inmiş sarılıkta bilirübinin 20 mg /dl civarında olduğu düşünülür. Ancak bu değerlendirme klinik deneyim gerektirir ve yanılmalara neden olabilir. Bu nedenle şüpheli her durumda laboratuarda kanda bilüribin ölçtürmek en uygunudur.
    Fizyolojik sarılık nedir?
    Yeni doğan bebeklerin bir çoğunda bilüribin düzeyleri yükselir. Bu geçici yükselmeye fizyolojik sarılık denir. Yeni doğanın alyuvar hücreleri daha kısa ömürlüdür. Karaciğerde işlemden geçirilecek bilüribin yükü fazladır. Yeni doğanın karaciğeri de henüz bu bilüribini işleyecek durumda değildir. Böylece fizyolojik sarılık meydana gelir. Erken doğan bebeklerde sarılık daha sık ve şiddetli görülür. Fizyolojik sarılık genellikle doğumdan sonraki 2-3. günlerde ortaya çıkar ve 7-10 günde kaybolur. Erken doğan bebeklerde sarılığın ortaya çıkması daha geç olurken kaybolması da geç olur. Kaybolma en son göz aklarında olur. Fizyolojik Sarılıkta bilüribin düzeyleri zamanında doğanarda 12mg/dlyi, erken doğanlarda 15mg/dl yi geçmez.

    Fizyolojik olmayan (tehlikeli) sarılıklar...

    En başta kan uyuşmazlığına bağlı sarılıklar görülür. Kan hücrelerinin bazı yapısal bozuklukları da sarılığa neden olabilir. Yeni doğan sarılığı tedavisi mümkün olan bir hastalıktır . Ancak çok fazla artmış bilüribin beyine geçerek kalıcı harabiyet yaptığından hekim tarafından dikkatle izlenmesi gereklidir.
    Sarılığın tedavisi...
    Sarılığın tedavisi bilüribin yüksekliğine yol açan sebebi ortadan kaldırmaya ve beyin harabiyetini önlemeye yöneliktir. Bilüribin düzeylerini belirlenen düzeylerin altında tutmak için öncelikle bebeğin yeterli sıvı ve kalori almasını sağlamak gerekir.
    En sık fototerapi denen ışık tedavisi uygulanır. Bu tedavi ile bilüribin, ışık etkisi ile vücuttan kolay atılabilen, suda erir hale getirilir. Zamanında doğan bir bebekte fototerapi bilüribin düzeyi 15mg/dl yi aştığında uygulanır.
    Tedavide son basamak kan değişimidir. Kan değişimi genellikle kan düzeyi 20mg/dl yi aştığında uygulanırsa da, kan değişimi için konulan sınırlar bebeğin doğum haftasına, doğum kilosuna, sarılığın nedenine ve bebekte mevcut ilave hastalıkların varlığına bağlı olarak değişmektedir

    - Kusma ve Gaz Sancıları...

    Bebeklerin bir çoğu meme emerken bir miktar hava yutarlar. Karında emilen sütle beraber şişlik meydana getiren bu durum bebeği rahatsız eder. Çoğu bebekler sıklıkla beslenmenin sonunda rahatça gaz çıkarır. Çoğu bebek gaz çıkarma sırasında emdikleri sütün bir kısmını çıkarır. Bu bir hastalık belirtisi değildir. Beslenmeden bir süre sonra peynir kesiği gibi olan kusmalarında, eğer bebek sağlıklı ise ve kilo alımında sorun yok ise üzerinde durulmamalıdır.
    Tehlike işaretleri...
    Bebek çok fazla ve sürekli kusuyorsa, kilo alımı yeterli değilse ve bebekte kusma ile beraber başka olağan dışı belirti var ise doktora başvurulmalıdır. Özellikle 2-3 haftadan sonra fışkırır gibi bol kusmalar mide ile oniki parmak bağırsağı arasında tıkanıklık belirtisi olabilir. Her yaşta bebek için yeşil safralı kusma barsak tıkanıklığına bağlı olabilir. Ateş ile beraber kusma ve beslenme güçlüğü infeksiyon hastalığında görülebilir. doğuştan bazı hastalıklarında ilk belirtileri kusma olabilir. Özetlenecek olursa çoğu kez kusma, hastalık belirtisi olmaksızın bir süre sonra azalmaktadır. Ancak çok kusan bebekler doktor gözetimi altında olmalıdır.
    Bebeğin Yatışı...
    Bebeği daima sırtüstü yatırın. Karın üstü yatırılan bebeklerde ani beşik ölümü denilen acı olayla karşılaşma olasılığı vardır. Yatak odasının sıcaklığı 18-20 derece olmalıdır. Ince hafif battaniyelerle bebeğin ısısı ayarlanabilir.

    DOĞUM SONRASI BAKIM


    Yaklaşık 40 hafta süren gebeliğiniz boyunca vücudunuzda bir çok değişiklik oldu. Bu değişiklikler bebeğin gelişimini sağladı ve sizi doğuma hazırladı.
    Doğum ile gebeliğinizin önemli bir bölümü tamamlandı. Ancak daha herşey bitmedi. Bundan sonra sizin bebeğinize psikolojik ve fiziksel olarak yardımcı olabilecek hale gelebilmenizi sağlayacak lohusalık dediğimiz bir dönem başlıyor. Bu dönem yaklaşık 6-8 hafta sürer.
    Doğumdan hemen sonra...
    Doğumdan sonraki saatler sağlığınız için önemlidir. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Sağlık görevlilerinin sizi sık sık izlemesi gerekir. Tansiyonunuz, nabzınız, kanama miktarınız kontrol edilmelidir. Aşırı kanama, halsizlik, baygınlık hissi ve uyuklamaya yol açar. Bu durumda hemen hekiminiz uyarılmalıdır. Uterus özellikle zor doğumlar sonrası tam toparlanamayabilir ve zaman zaman gevşer. Bu durum bir anda aşırı kanamaya neden olur. Bu nedenle doğum sonrası ilk altı saat damardan serum verilmesi uygundur. Bu hem kaybettiğiniz sıvıları yerine koyar, hem de damar yolunun açık kalmasını sağlar. Ilk altı saat içinde idrarınızı yapmanız gerekir. Yapamazsanız sonda ile alınmasına izin verin. Biriken idrar kanamalarınızın artmasına neden olur.
    Kan grubunuzdan tam emin değilseniz doğumdan sonra tekrar baktırın. Kan grubu negatif olan Anne'lerin bebeğinin kan grubuna bakılır. Bebek pozitifse Anne'ye kan uyuşmazlığına karşı koruyucu iğne yapılır. Bu iğne bir dahaki bebeğin kan uyuşmazlığından etkilenmesini önler. Bu dönemde tıbbi yardım ve bakım gerektiren birçok olay yaşanır.
    Uterus hızla küçülüyor...
    Plasenta çıkar çıkmaz dölyatağı küçülür, sertleşir. Göbeğinizin altında sert bir kitle olarak ele gelir. Bu kitle 3 hafta içinde yavaş yavaş küçülerek kemik çatının içine girer ve elinize gelmez.
    Ilk 3 gün içinde son ağrısı dediğimiz ağrıları hissedersiniz. Özellikle emzirmeden sonra duyduğunuz bu ağrılara kasılan ve küçülmeye çalışan döl yatağınız neden olur.
    Hamilelikte ağırlığı 10 kat artan döl yatağınızın küçülmesi sırasında löşi dediğimiz akıntınız olur. Bu akıntı önce kırmızı, sonra sırasıyla pembe, sarı ve beyaz kremsi renk alarak 3-6 hafta süresince devam eder.
    Ilk bir kaç gün kanlı akıntı vardır.
    2-3 hafta sarı sulu akıntı olur.
    Daha sonra akıntınız koyulaşır. Sarı yeşil renk alır. En geç 5 haftada akıntı kesilir.
    Eğer akıntınızın rengi koyulaşır ve kötü kokulu olursa bir iltihap söz konusu olabilir. Böyle bir durumda hekiminize haber vermelisiniz.
    Doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde biraz ateşiniz çıkabilir. Bunun nedeni doğum sırasında kaybettiğiniz sıvıdır. Bu nedenle doğumdan sonra bol sıvı gıdalar almaya başlamalısınız. Hamilelik sırasında vücudunuzda biriken sıvı ilk günlerde hızla azalmaya başlar. Özellikle sık idrara çıkarak ve terleyerek bu sıvıyı kaybedersiniz.

    Evde bakım...

    Eve gidince kendinizi iyi hissetseniz de bol bol dinlenmelisiniz. Yatmalısınız. Sık sık idrar yapmanız yararlıdır. Böylece idrar yolları enfeksiyonu riski azalır.
    Eve gider gitmez duş alabilirsiniz. Duşu ayakta alın ve kese yapmayın.
    2 hafta sonra sokağa çıkabilirsiniz.
    3 hafta sonra ev işlerini yapmaya başlayabilirsiniz. Ancak ağır şeyler kaldırmayın ve ağır temizlikler yapmayın.
    Kabızlık ve temizlik...
    Ilk 2 gün geçici bir kabızlık olabilir. Daha fazla sürerse hekiminize danışmanız uygun olur.
    Normal doğum yapmışsanız vajen girişinde epizyotomi kesisinin dikişleri vardır. Bu dikişlerinizin mikrop kapmaması gerekir. Mikrop kapma riski daha çok büyük tuvaletinizi yaptıktan sonra olur. Bu nedenle her tuvaletten sonra size verilen mikrop öldürücü sıvı ile vajen ağzını ve makatınızı önden arkaya doğru silmeniz gerekir. Sezaryan ile doğum yapanların da bu temizlemeyi yapmaları yararlıdır. Çünkü rahimden içeri girebilecek mikroplar dölyatağında iltihaplanmalara neden olabilir.
    Bu dikişler ya da hamilelik sırasında oluşmuş basurlar vajen ağzında ve makatınızda ağrı yapabilir. Bu durumda günde iki kez 15 dakika süreli ılık hafif tuzlu suda oturmak yararlıdır. Bunun için 1 tencere suyu kaynatıp ılıtın ve içine bir çorba kaşığı tuz koyun. Yassı plastik bir kaba suyu koyarak içine oturun. Oturma sırasında makatınızı ve vajeninizi hafif hafif sıkın ve gevşetin.
    Sezaryanla doğum yapmışsanız böyle sorununuz olmayacak. Ancak karnınızdaki dikişler biraz gerginlik ve ağrı yapar. Bu durumda dikişlerinizi kolonya ile ıslatın.
    Duygusal Değişiklikler
    Doğumun bitmiş olması ve sağlıklı bir bebeğe kavuşmuş olmanız siz de büyük bir rahatlamaya neden olur. Çok sevinçlisinizdir. Ona dokunmak kucaklamak istersiniz. Hiç çekinmeyin bol bol kucağınızda tutun onu. Bazen ona dokunmaktan korkabilirsiniz. Ancak bu duygu geçicidir. Üzülmeye gerek yok.
    Bazen doğumdan sonraki ilk haftada Anne de hafif huy değişiklikleri ve ağlama nöbetleri olabilir. Ilk doğumlardan sonra daha sık görülür

    Adetlerin Yeniden Başlaması

    Adetin yeniden başlaması ve düzenli hale gelmesi emzirme süresi ve sıklığına bağlıdır. Ilk adet kanaması ortalama 3. aydan sonra başlar. Bu dönemde yumurtalarınız da çalışmaya başlar. Yani emzirsenizde hamile kalma olasılığınız var. Bu nedenle hamilelikten korunmak için önlem almanız gerekir. Cinsel ilişkiye doğumdan 40. gün sonra başlayabilirsiniz.
    Emziren Anne için en uygun korunma yöntemi spiraldir. Spiral doğum sırasında, ya da sezaryan sırasında takılabilir. Ya da 40. günden sonra adet gelmeden de spiral takılması mümkündür.
    Ikinci sırada hapla korunma gelir. Emzirenler için içinde sadece progesteron olan haplar tercih edilir. Bu haplar sütü fazla etkilemez. Içinde iki tip hormon içeren doğum kontrol hapları sütü etkileyebilir.
    Erkeğin kılıfla korunması kısa süreli bir korunma olup, fazla güvenilir değildir.

    DOĞUMDAN HEMEN SONRA BEBEĞINIZ...

    Bebek doğar doğmaz ağzı ve burnu temizlenir. Hafifçe kurulanır ve ısıtıcının altına konur. Çünkü aniden Anne karnına göre soğuk bir ortama çıkmıştır ve bu nedenle derisi mordur. Yeni ortama yavaş yavaş alışması gerekir. Daha sonra odanıza gider gitmez bebeği kucağınıza almanız hatta emzirmeniz önerilir. Bebeğin bakımı ile ilgili daha ayrıntılı bilgi Çocuk Hastalıkları Uzmanı tarafından doğumdan sonra size verilir.
    Hergün bebeğin göbek bakımı yapılmalıdır. Göbek genellikle 6. günden sonra düşer. Ama 1,2 gün daha bakımı sürmelidir.

    Doğum sonrası egzersizler...

    Gevşemiş olan organlarınızın normal hale dönmesi 2 aydan fazla bir süre alır. Bu dönüşüme doğum sonrasında yapılacak egzersizlerin büyük katkısı olur. Yapabileceğiniz egzersizler egzersiz bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

    Doktorun aranması gereken durumlar...

    Bir derece alıp sabah akşam ateşinizi ölçün.
    Eğer ateşiniz 37.5'u geçerse,
    Tarif ettiğimiz biçimde akıntı düzeniniz olmazsa veya yeniden kanama başlarsa,
    ªiddetli Bel ve kasık ağrısı olursa,
    Yanma tarzında idrar şikayetleri olursa,
    Bacağınız alt ve arka kısmında gerginlik ve ağrı olursa, gecikmeden hekiminizi arayın....